Müslümanlar arasında Şaban ayının 14.gününü 15.gününe bağlayan gece,müslümanlar arasında "Berat gecesi" olarak bilinir.

Berat Arapça berâe/berâet (البرائة) kelimesinin Türkçeleşmiş şeklidir. Berâet, “iki şey arasında ilişki olmaması; kişinin bir yükümlülükten kurtulması veya yükümlülüğünün bulunmaması” anlamına gelir.
Berat kelimesi; borçtan kurtulma, temize çıkma, ceza veya sorumluluktan kurtulma gibi manalara gelir. 
Osmanlı döneminde 2. Selim döneminden itibaren minarelerin üzerinde kandil yakılmasından dolayı 'Kandil' adını almıştır.
Müslümanlarca mübarek sayılıp kutlanan özel gecelerden biridir. Ramazan ayının müjdecisidir.
Şâbanın on beşinci gecesinde müslümanların Allah’ın affı ve bağışlaması ile günah yükünden kurtulacağı umularak berat gecesi denmistir.Bu gece bereketli ve feyzi bir gece olması sebebebiyle mübarek gece; günahların affı ve kulların temize çıkarılması sebebiyle beraat gecesi ve kulların ihsan'a kavuşmaları nedeniyle de rahmet gecesi gibi adlar da verilmiştir.
Hz. Peygamber, "Şaban ayının 15. gecesi olduğu zaman ibadete kalkınız, gündüz oruç tutunuz. Allah o gece güneşin batmasıyla dünya semasında tecelli eder ve fecir doğana kadar, ‘Yok mu benden af isteyen onu affedeyim, yok mu benden rızık isteyen ona rızık vereyim, yok mu bir musibete uğrayan ona âfiyet vereyim, yok mu şöyle, yok mu böyle!’ der” buyurmuştur (İbn Mâce, “İḳāmetü’ṣ-ṣalât”) 191).
Hadis-i şerif'ten anlaşıldığı gibi bu gece (Berat kandili gecesi) ilahi rahmet coşar. Bu gece beşer mukadderatının programı çizilirken insanlara verilen eşsiz bir fırsattır. Bu fırsatı değerlendirip günahlarını affettirebilen, gönlünden geçirdiklerini bütün samimiyetle Allah'a iletip isteklerini ondan talep eden ve belalardan ona sığınan bir insan ne kadar bahtiyardır. Buna karşılık her tarafı kuşatan rahmet tecellisinden istifade edemeyen bir insan da ne kadar bedbahtır ve ziyandadır. 
Hz Aişe validemiz peygamber efendimizin Berat gecesinde sabaha kadar ibadet ettiğini görünce sordu: 
Ya resulallah, Allahu Teala'nın en sevgili kulusun! Buna rağmen niçin bu kadar kendini yoruyorsun. 
Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi: 
Ey Aişe, Ben şükredici kul olmayayım mı? Ey Ayşe sen bu gecede ne olduğunu bilir misin? 
Ayşe validemiz tekrar sordu: 
Bu gecenin diğer gecelerden üstünlüğü nedir ya resulallah? 
Peygamber efendimiz şöyle cevap verdi: 
Bu sene içinde doğacak her çocuk, bu gece deftere yazılır. Bu sene içinde öleceklerin isimleri de bu gece özel  deftere yazılır. Bu gece herkesin rızkı tertip olunur. Bu gece herkesin amelleri Allahü teâlâya arz olunur.) [Gunye]
Bir kısım âlimlerin, kıblenin Kudüs’teki Mescid-i Aksâ’dan Mekke’deki Kâbe istikametine çevrilmesinin hicretin ikinci yılında Berat gecesinde vuku bulduğunu kabul etmeleri de geceye ayrı bir önem kazandırmaktadır.
Bu rivayetlerle, Hz. Peygamber’in şâban ayına ve özellikle bu ayın on beşinci gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiğine dair diğer rivayetleri göz önüne alan bazı âlimler bu geceyi namaz kılarak, Kur’an okuyarak ve dua ederek geçirmenin sevaba vesile olacağını, bu geceye mahsus olmak üzere belli bazı ibadet ve kutlama şekilleri ihdas edip âdet haline getirmenin ise dinde yeri bulunmadığını söylemişlerdir. Kaynakların belirttiğine göre Berat gecesine ait özel bir namaz yoktur.
Sosyal medya fenomen hocalarının ballandıra ballandıra anlattıkları          Gazzâlinin ihyâ'ü u'lumid-din eserinde yer verdiği 100 rekatlık namazın bahseder. Ancak alimler böyle bir namazın olmadığını söylemişlerdir. 
Bu gece dolu dolu yaşamak gecenin feyzinden bereketinden istifade etmek istiyorsak,yapmamız gereken kılamamış olduğumuz farz namazların kazasını bu gecelerde kılabildiğimiz kadar kılmak olmalıdır. Gecenin gündüzünü oruçla geçirmek olmalıdır.
(Ramazandan sonra en faziletli oruç, Şaban ayında tutulan oruçtur.) [Tirmizî]
Kur'an-ı Kerim okumak, okuduğumuzu anlamaya çalışmak meali üzerinde tefekkür etmek olmalıdır. 
Bu dünyaya geliş amacımız ne?Bu gidişimiz nereye?
Fe eyne tezhebun? 
Tekvir süresi 28
Nereye gidiyorsunuz?
Allah'a karşı görevini yerine getiriyor muyum. İnsanlara karşı görev yerine getiriyor muyum. Topluma karşı çevreme karşı görevim yerine getirebiliyor muyum. Topluma faydalı bir birey olabiliyor muyum.Bunlar üzerine düşünmek olmalıdır.
Bugün insanlar tamamen bencilleşmiş dünyavilesmiş durumda, ölümü unutmuş gününü gün etme derdinde. Çevresinde o kadar ibret alması ders alması gereken hadiseler olaylar oluyor ama hiçbirinden kendine pay çıkarmıyor. Ondan sonra kalabalıklar içerisinde yalnızlaşıyor. Kendini kıkıntılı stresli bir hayatın içinde buluyor.
İnançlı bir kişi değil ise, inancı zayıfsa bu sıkıntı ve stresini atmak için yoga ve benzeri ritüelleri yaparak rahatlamaya arınmaya çalışıyor. 
Bu şekilde mutlu olmaya çalışıyor.
Oysa bizleri yaratan yoktan var eden Rabbimiz; "Kalpler ancak Allah'ı anmakla mutmain olur huzura eder."buyurmaktadır.
Ra' d süresi 
 İslam dininde abdest alarak,namaz kılmak,zikir, tesbihat, tövbe istiğfar yapan  kişi iç dünyasında bir huzur ve rahatlama hisseder. Bu yaşantısına da etki eder. Ailesine de, Çevresine de
Bu da onu topluma faydalı bir birey ve Kamil olgun bir mümin olmasını sağlar.
 Öyleyse dostlar! Şükreden bir kul olmayalım mı? 
Günahlardan samimi bir şekilde aklanmak beraat etmek istiyorsanız fırsatı kaçırmayın.
Selam ve dua ile..