"Onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır. Biliriz ki kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur (Ra'd,13/28)
Dünya üzerinde yaşayan tüm insanlar, huzurlu ve mutlu olmak isterler. Bunun için değişik metot ve yollara başvururlar. Bu konuda her birinin farklı hedefleri vardır. Kimi zengin olduğunda, kimi iyi bir işe girdiğinde, kimi sevdiği insanla evlendiğinde, kimi istediği üniversiteyi kazandığında, kimi arzuladığı herhangi bir makam veya mevkiye geldiğinde vs. Mutlu olabileceğini düşünür. Amacına ulaştığında ise aradığı mutluluğu ya bulamaz ya da bulduğunu sandığı huzur ve mutluluğun çok kısa süreli ve kendisini tatmin etmeyen bir mutluluk olduğunu görür. Bu defa yeniden farklı mutluluk yolları aramaya başlar ve akla gelebilecek her türlü alternatifi dener. Böylece bütün çabalara rağmen çoğu kere gerçek anlamda huzur ve mutluluğu elde edemez ve içten içe huzursuzluk çekmeye devam eder...
Hayatta ihtiyaçların sınırı yoktur. Mutluluğu Çok mala sahip olmada arayanlar akıl almaz bir yarışın bir israfın içine girmektedirler Onun için insan doyumsuz oluyor. Malesef hayattan tat alamıyor. Ebu hureyre ra. peygamber efendimizden naklettiği bir hadis-i şerifte; Peygamberimiz söyle buyuruyor; " Şu kelimeleri onlarla amel etmek veya amel edecek olana öğretmek için benden kim almak öğrenmek ister dedi. Ben ya resulallah dedim elimden tutarak 5 şeyi saydı ve şöyle buyurdu.
-Haramdan sakın insanların en çok ibadet edeni olursun.
-Allahu Teala'nın sana ayırdığına razı ol insanların en zengini olursun.
-Kendin için sevdiğini insanlar için de sev hakiki Müslüman olursun.
Çok gülme çünkü fazla gülmek kalbi öldürür."buyurdu.
Bir başka hadis-i şerifte ise "dünyalıkta sizden aşağı olana bakınız! Sizden yüksek olana bakmayınız! Zira size layık olan sizin üzerinizdeki Allah'ın nimetini hor görmemenizdir."buyurdu.
Arapça menşeli bir kelime olan fakir ihtiyacı olan kişiye denir. Zengine de Gani denilir. Buna göre 1 milyon TL'si olduğu halde 1 milyon TL'ye daha ihtiyacı olan bir kimse, 1 milyon TL ile yetinen kimseden daha fakirdir. Çünkü ilkinin hissettiği ihtiyaç daha fazladır. Kanaatkarlığın en büyük hazine ve mutluluk vesilesi olduğunun farkında değildir. Bu sebep nedir ki peygamber Efendimiz şöyle buyuruyor; "Sizler mal da, yaratılışta ve evlat da sizden Üstün olanı değil aşağı olana bakınız."
Vakti ile adamın biri gözlerini kaybeder ve göremez olur. Hiçbir doktor onun gözlerine çare bulamaz. Erenlerden biri (Bir Allah dostu) hiçbir derdi olmayan birinin gömleğini gözüne sürersen gözün açılır der. Âma adam dertsiz birini aramaya başlar,bir yerde dertsiz bir çobanın olduğunu duyar ve adam gider çobanı bulur. Derdinin olup olmadığını sorar çoban "Allah'a hamdolsun hiçbir derdim yok der."
Âma o halde şu gömleğini çıkar da gözlerime süreyim der. Çoban "iyi de benim gömleğim yok ki"diye karşılık verir. Çoban üzerine giyecek bir gömlek bulamayacak kadar yoksuldur. Ama onun bu yoksulluğu huzur yoksulluğuna sebep değildir.
Buna göre mutluluğun ilk şartı eldeki ile yetinmek,kanaatkar olmak ve ardı arkası kesilmeyen ihtiraslardan sıyrılmaktır.
İnsanların en önemli yanılgıları, mutluluğu olağanüstü şeylerde veya kişilerde aramalarıdır. Oysa yolun da giden rutin işlerin her biri, kadir kıymet bilen birisi için birer mutluluk vesilesidir. Bir çocuğun babacığım ya da anneciğim demesi, bir insanın ailesi ile birlikte yemek yemesi, bir esnafın akşam dükkanını az ya da çok karla kapatması, bir işçi ya da memurun ay sonu maaşını alması belki sıradan bir olaydır. Ama mutluluklarda bu sıradan olan olayların ahenkli gelişmesinden doğar.
İnsanın huzurlu ve mutlu olabilmesi her şeyden önce vicdanın rahat olmasına bağlıdır. Yani kişinin kalbine sıkıntı verecek aklına takılacak vicdan azabı çekecek pişmanlık içinde yaşamasına sebep olacak bir durum içinde bulunmaması gerekir.
Vicdan ise yaratılışı gereği Allah'ın emirlerindedir ve insana Allah'a iman etmeyi dinin hükümlerini yerine getirmeyi hak ve hakikate bağlı kalmayı ve güzel ahlaklı olmayı telkin eder. İnsanın vicdanı rahat ettirecek gönlünü huzurla dolduracak gerçek mutluluk ve huzur ise, Allah'a iman edip inandığı gibi yaşamak ve onu zikretmekle mümkündür. İşte yüce Allah yukarıda mealini verdiğim ayeti kerimede Bu gerçeği şöyle haber veriyor: "onlar, inananlar ve kalpleri Allah'ı anmakla huzura kavuşanlardır biliniz ki kalpler ancak Allah'ı anmakla zikretmekle huzur bulur. Bu ayeti kerimeye göre huzur ve mutluluğun olmazsa olmaz şartı iman ve Allah'ı zikirdir. İman, Hz peygamberin Allah'tan getirdiği ve zarurati diniye olarak bilinen hükümleri haber verdiği hakikatleri tereddütsüz kabul ile bunların gerçek ve doğru olduğuna iman etmektir.
Zikir ise Allah'ı, isim ve sıfatları ile anmak tefekkür etmek ve gaflet içerisinde olmamak demektir.
Zikir, dil, kalp ve beden olmak üzere 3 çeşittir. Kalp ile zikir, Allah'ı gönülden çıkarmamak ve onu tefekkür etmektir.
Dil ile zikir,Allah'ı güzel isimleriyle anmak, ona hamd etmek, tesbihte bulunmak, Kur'an okumak ve dua etmektir.
Beden ile zikir ise vücudun bütün organlarıyla Allah'ın emirlerini yerine getirmek ve yasaklarından sakınmaktır.
Onlar ayaktayken, otururken ve yanları üzerine yatarken Allah'ı zikrederler göklerin ve yerin yaratılışı üzerine düşünürler (tefekkür ederler) "Rabbimiz, bunu boş yere yaratmadın Seni eksikliklerden uzak tutarız. Bizi Ateş azabından koru" derler. (Ali İmran 3-191) Ayeti kerimesi zikrin her hal ve durumunda yapılabileceğini ifade etmektedir.
O halde insanın huzur ve süküğüne erişebilmesi, kalbin mutmain olması ile mümkün olur, kalbin mutmain olması ise, Allah'ı zikir ve Kur'an okuyup anlamak ve yaşamakla gerçekleşir. Çünkü insanı yaratan Allah, onun nasıl bir ortamda ve nerelerde mutlu olacağını, huzur bulacağımı ve yaratılışına uygun yaşamın ne olacağını en iyi bilendir.
Selam ve dua ile...